
Türkiye’de enflasyon yüksek. TÜİK verilerine göre yıllık ÜFE yüzde 44. Yani üreticiler ürünlere yüzde 44 zam yapmış görünüyor. TÜFE, yani son tüketicinin enflasyonu ise yüzde 20. Dünyada enflasyon artışı yaşanan tek ülke Türkiye değil. Neredeyse tüm ülkelerde enflasyon son 10 yılın zirvesinde. Enflasyonda yaşanan bu artış, arz-talep dengesizliğine bağlanıyor. Yani pandeminin yarattığı karmaşaya. Peki bu durumda yeni küresel ekonomik kriz olacak mı? Konut sektörü bu krizden etkilenir mi? Eğer bir kriz yaşanırsa Türkiye ne derece etkilenir?
Dünyada yüksek enflasyon yaşanıyor
Dünya 2020 yılının başından beri, yani yaklaşık 2 yıldır koronavirüsün etkisi altında. Ülkeler bir açılıp bir kapanırken, sektörlerde de hemen hemen tüm dünyada bir karmaşa sürüyor.
Karmaşanın ekonomideki karşılığı, arz-talep dengesinin şaşması.
Çip sorunuyla başlayan elektronik malların üretiminde yaşanan problemler, otomotivden telefona birçok sektörü etkiledi.
Pandemi döneminde toplu ulaşıma binmek istemeyenler, otomobil almak istedi. Ancak çip üretiminin durması, otomobil üretiminin pandemi nedeniyle yavaşlaması gibi nedenlerle arz daraldı.
Talebin arttığı dönemde arzın azalması fiyatların aşırı artmasına neden oldu. Şuan otomotiv sektöründe yaşananları bu şekilde açıklamak mümkün.
Bir de buna taşıma maliyetleri eklendi. Pandeminin başlarında 20 dolara kadar inen petrolün varil fiyatı şuan 85 dolara dayanmış durumda.
Üstelik, gümrükler ve limanlarda pandemi nedeniyle yaşanan yavaşlama, çok sayıda geminin yığılmasına ve bekleme sürelerinin 4-5 katına çıkmasına neden oldu.
Bugün 12-13 günde Çin’den ABD’ye gidip geri dönmesi gereken gemilerin dönüş süresi 55-60 günü buluyor. Dünya ticaretinin yüzde 85’i deniz yoluyla yapılıyor ve deniz taşımacılığında navlun fiyatlarının 10 kata varan oranda arttığı söyleniyor.
İşte bütün bunlar dünyanın hemen hemen her yerinde küçük çaplı bir ekonomik krize neden oluyor.
Küresel ekonomik kriz olacak mı?
Koronavirüs nedeniyle giderek içinden çıkılmaz hale gelen arz-talep uyuşmazlığı, pek çok sektörde fiyatların aşırı artmasına neden oldu.
Peki bir süre sonra, bu uyuşmazlık normale dönerse ne olacak?
Aslında bunun için biraz da ekonomik kriz kavramını incelemek gerekiyor. Dünya genelinde daha önce yaşanan ekonomik krizlere baktığımızda krize neden olan şeyin, belirsizlik ve oynaklık olduğunu görüyoruz.
Kendi şirketinizi düşünün. Mesela TL kazanıyorsunuz, ama dolar borcunuz var. Dolar bir anda 3-4 katına çıktı. Bu sizin için bir kriz midir? Elbette bir krizdir.
Peki tam tersi, TL harcıyor, dolar kazanıyor olsaydınız, bu durumda doların artışı sizin için kriz olabilir miydi? Elbette hayır, kriz değil, fırsat ve avantaj. olurdu.
Her krizin iki tarafı oluyor. Bir taraf ekonomik açıdan zorluklar yaşarken, diğer taraf ise zenginleşiyor.
Burada krizi yaratan etken, aşırı değer kazanma veya aşırı değer kaybetme. Yani fiyatlardaki sert hareketler.
2008’de konut sektöründe yaşanan kriz, özellikle finans kuruluşlarına yayılmış ve global bir krize dönmüştü. O süreçte 165 dolar olan petrolün fiyatı, krizle 50 dolara kadar inmişti. Dünyanın bu krizin etkilerini atlatması 4 yıl sürmüştü.
Bugün de benzer ekonomik koşullar görünüyor. Pek çok üründe fiyatlar aşırı yüksek. Birileri bu fiyattan alacak ve ardından fiyatlar düşerse de bu kişiler için kriz başlayacak. Yani elinde nakit değil, mal varken yakalananlar, kaybedecek.
Konut sektörü bu krizden etkilenir mi?
Krizlerde en temel neden arz-talep dengesizliği. Şuan konut sektöründe arz sınırlı. Çünkü 2015 yılından sonra stok fazlalığı nedeniyle yeni proje üretimi neredeyse durdu. Televizyonlardaki reklamlardan bile bunu anlamak mümkün. 2008-2018 yılları arasında neredeyse tüm reklam kuşakları konut projeleriyle doluyken şuan hiç konut projesi reklamı çıkmıyor.
Ancak konut fiyatlarındaki artış, girişimcilerin, müteahhitlerin bu sektöre yönelmesine neden olabilir. Kısacası konut sektörüne üretici ilgisi artabilir. Arz artarsa bir süre sonra kriz de kaçınılmaz olur.
İkinci nokta konutun zor bir yatırım aracı olması. Faizdeki, dolardaki, altındaki para hızla nakit hale dönüşebilirken, konuta yatırılan paranın nakde dönmesi oldukça zor. Özellikle faizlerin arttığı, krizin “ben geliyorum” dediği dönemlerde yatırımcılar çabuk çıkabilecekleri yatırım araçlarını tercih ediyor.. Bu da olası bir krizde en azından yatırım aracı olarak konutun tercih edilmeyeceğini gösteriyor. Yani konuta yönelik talep azalacak.
Bugün nasıl arz eksikliği ve talep fazlalığı fiyatları aşırı yükseltiyse, gelecekte oluşacak ters bir durumda da konut fiyatları uzun süre stabil kalabilir.
Türkiye krizden etkilenecek mi?
Dünya ekonomisi her geçen gün daha global hale geliyor. 2008’deki krizde gördük ki, ABD’de mortgage kredisi çekenler borçlarını ödeyemeyince, İtalya’da Yunanistan’da bankalar battı. Bugünkü dünyada doğrudan ilişkili olmasa da bütün ekonomik sistem birbirine bağlı durumda. Bugün buğday kıtlığı, petrol fiyatlarını etkileyebiliyor. Çünkü petrol satarak geçinen ülkeler buğdayı ithal ediyor. Yani hiçbir ürünü diğer ürünlerden, hiç bir ülkenin ekonomisini diğer ülkelerin ekonomisinden tamamen ayırmak mümkün değil.
Ancak bu durum, krizden herkesin eşit oranda etkileneceği sonucunu doğurmuyor. Kimin ne kadar etkileneceğini, ithal edilen ürün çeşitliliği ve ihraç yapılan ülkelerdeki ekonomik durum belirliyor.
Yani Türkiye’nin krizden etkilenmemesi için, çok şanslı olması gerekiyor. Yine de 2023 yılına kadar Türkiye enerjide dışa bağımlılığı minimuma indirir ve dış ticaret fazlası veren bir ülkeye dönüşürse, kriz Türkiye’yi teğet geçebilir. Sonrasındaysa Türkiye’yi güzel günler bekliyor.
Bir Yorum Yazın