TÜİK 2015 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırmasının sonuçlarını açıklandı. Verilere göre, 2015’te ev sahipliği oranı yüzde 60.4, kiracılık oranı ise yüzde 23.3. Geri kalan da lojman benzeri yerlerde kalıyor. Peki bu rakam konut satışlarının neredeyse bugünün yarısından bile az olduğu 2006 yılında kaçtı biliyor musunuz? Yüzde 60,9’a yüzde 23,5’ti. Yani geride kalan 11 yılda, milyonlarca konut satılmasına rağmen ev sahipliği oranı değişmedi.
Neden ev sahipliği oranı değişmiyor?
Elbetteki bu rakamda nüfus artışının getirdiği bir gizli artış var. Yani ev sahibi sayısı arttı, ama oranı değişmedi. Bir başka faktör de evlilik ve boşanma oranlarında gizli. Artık insanlar daha geç evleniyor, evlenene kadar da ailesiyle yaşadığı için ev sahipliği oranı artmıyor. Evlenme yaşı büyüdü ama evlilik süreleri kısaldı. Gençler 1-2 seneyi bile birlikte geçirmeden boşanıyor. Tek maaşla ev alma ihtimali de düşüyor. Evden bir kez çıkanlar bir daha aile evine dönmüyor, kiraya çıkıyor. Bu da ev sahibi-kiracı oranında kiracılar lehine bir artış anlamına geliyor. Ancak her ne kadar bir takım sosyal değişimler yaşansa da ev sahibi-kiracı oranlarında satılan milyonlarca konuta rağmen bir değişim yaşanmamasının tek nedeni bu değil elbette.
Konut fiyatları arttı
Bundan 11 yıl önce kimin evi varsa, 3 aşağı 5 yukarı yine aynı kişilerin evi var. Kimisinin 2-3-5 evi varken, kiracılar büyük oranda hala kiracı. Bunda konut fiyatlarındaki yükselişin de rolü büyük. 2010 sonrası ölçülmeye başlanan emlak endekslerine göre bile konut fiyatları 7 yılda 2 kat arttı. Öncesini de sayarsak yaklaşık 3 katlık bir artış söz konusu. Gelirini bu oranda artıran kişi sayısı ise yok denilecek kadar az. Hatta maaşlı çalışanlar da yok bile diyebiliriz. Durum böyle olunca da konut sahibi olanların oranında artış yaşanmadı.
Faizler yeterince düşmedi
Faizler düştü evet ama yeteri kadar değil. Bir çok gelişmiş ülke yıllık sıfıra yakın faiz uygularken bizde hala yıllık maliyet yüzde 15’in üzerinde. Türkiye’de 15 senedir tek başına iktidar var. Dünya krizle boğuşurken bile biz ayakta kalmayı bu güçlü iktidar sayesinde başardık. Peki elimize ne geçti? Faizler hala Gezi Olayları öncesine ulaşamadı. Durum böyle olunca da krediyle ev alım-satımı beklenen düzeye çıkmadı. Krediyle ev almak için bile iyi bir birikimin gerekmesi, dar gelirlilerin ev sahibi olma şansını sıfıra indirdi.
Orta-Alt gelirliler beklemede
Orta gelirli bir kişinin, kira öderken aynı zamanda bir evin kredisine girme ihtimali yok. Bu yüzden “topraktan” diye tabir edilen avantajlı fiyatlarla ev almak bir hayal. Zaten elinde çok bir birikimi olmayan orta-alt gelir grubunun tek şansı şu an için TOKİ. TOKİ dışında orta-alt gelir grubuna yönelik konut üretimi yok denecek kadar az. TOKİ’nin 200-300 konutluk projelerine binlerce başvuru gelmesi de bunun göstergesi. 200-300 konutluk markalı konut projeleri ellerindeki daireleri satmak için yıllarca çabalarken, TOKİ bir çırpıda satabiliyor. Organizasyon ve reklam gücü daha fazla olan markalı üreticiler ise satamıyor. Çünkü artık üst orta ve üst gelir grubundan konut almayı düşünenlerin sayısı düşük. Orta-Alt gelir grubu ucuz konut bekliyor. Bu işe kim girerse sürümden kazanacak.
Artık düşük fiyatlı konut zamanı
Rakamlar gösteriyor ki konut fiyatları düşmedikçe, faizler inmedikçe yeni konut satışında zorlanacağız. Sektör bu konuda büyük bir sınav verecek. Sektörün önde gelen firmalarının artık düşük gelir grubuna yönelik konut üretmesinin zamanı gelmiş gibi duruyor.