Dünyanın belki de en kalıcı eserleri, mimari eserler. Binlerce yıl önce inşa edilmiş çok sayıda mimari eser ayakta duruyor ve kendi dönemlerine dair önemli ipuçları sunuyor. Kendi dönemlerini sembolize eden, sadece bir bina-bir yapı olmanın çok ötesine geçen bu eserler, dünyanın en ikonik mimari eserleri olarak nitelendiriyor. Biz de Architectural Digest aracılığıyla bu eserleri sizin için derledik.
Dünyanın en ikonik mimari eserleri
Yıldırım Beyazıt Ankara Savaşı’nı kaybedip hayata veda edince geride çok büyük bir taht kavgası bıraktı. Osmanlı’nın dönüm noktası olan bu devir Fetret Devri olarak adlandırıldı. Bu devri Çelebi Mehmet bitirdi ve kardeşlerini yenerek Osmanlı’yı tekrar birleştirdi. Ancak buna rağmen diğer ülkeler ve beylikler Osmanlı’nın eski gücüne kavuşamayacağı konusunda hemfikirdi. İşte bu süreçte Çelebi Mehmet, kendi mezarının da içinde yer aldığı Bursa’daki Yeşil Türbeyi şehrin en yüksek noktalarından birine yaptırdı. Çelebi Mehmet’in böylesine görkemli bir mimari eseri, şehrin birçok yerinden görünebilir bir yere yaptırmasının elbette bir amacı vardı. Çünkü Çelebi Mehmet bu eserle tüm Osmanlı düşmanlarına, Osmanlı’nın hala ne kadar güçlü olduğunu göstermeyi amaçlamıştı. İşte bu eser gibi, tarihin her döneminde mimari eserlere çok büyük anlamlar yüklendi. Hatta tarih boyunca birçok hükümdar şimdiye kadar yapılmış en önemli mimari eseri kendi devrinde yaptırmaya çalıştı. Bazı mimari eserler devletlerin, ülkelerin simgesi haline geldi. Architectural Digest internet sitesi de, birçok kriteri göz önünde bulundurarak dünyanın en ikonik mimari eserleri isimli bir liste yayınladı. Listede Türkiye’den de bir eser yer alıyor. İşte gördüğünüzde içinizde hayranlık hissi uyandıran dünyanın en ikonik mimari eserleri…
Gateway Arch Anıtı – St. Louis, Missouri, ABD
Listenin 10 numarasında ABD’de yer alan bir anıt var. Anıt deyip geçmeyin, Gateway Arch (Ağ Geçidi Kemeri) ABD’nin batıya doğru genişlemesine adanmış bir eser. 192 metre yüksekliğe kadar ulaşan bu yapı ABD’de insanlar tarafından inşa edilmiş en yüksek anıt unvanına sahip.
Missouri eyaletinin en yüksek yapısı olan Gateway Arch, aynı zamanda dünyanın kemer şeklinde tasarlanmış en büyük yapısı.
1968 yılında inşa edilen Gateway Arch, 2007 yılında AIA tarafından yapılan Amerika’nın Favori Mimarlık Listesi oylamasında 14. sırada yer almıştı. Architectural Digest internet sitesi de bu eseri dünyanın en ikonik eserleri arasında 10. sırada gösterdi.
Centre Pompidou – Paris, Fransa
Dünyanın en ikonik mimari eserleri listesinin 9 numarasında Paris’teki Centre Pompidou yer alıyor. Benzersiz mimarisiyle dikkat çeken Centre Pompidou bir kültür ve sanat merkezi. Adını 1969-74 yılları arasında Fransa Cumhurbaşkanlığı yapan Georges Pompidou’dan alan binanın içinde dev bir kütüphanenin yanı sıra Avrupa’nın en büyük modern sanat müzesi ve avangart elektro-akustik müzik araştırmaları merkezi IRCAM yer alıyor.
Tam bir mimari şaheser olarak kabul edilen Centre Pompidou’nun önünde, Amerikalı dünyaca ünlü heykeltraş Alexander Calder’ın, Horizontal isimli 7.5 metrelik heykeli bulunuyor.
Binanın eşsiz tasarımı ise renklerde gizli. Centre Pompidou dört rengin etkili kullanımıyla dikkat çekiyor. Mavi renk hava dolaşımı, sarı renk elektrik dolaşımı, yeşil renk su dolaşımı, kırmızı renk ise insan dolaşımı, yani yürüyen merdiven ve asansörler için kullanılıyor.
Atina Akropolisi – Atina, Yunanistan
Listenin 8 numarasında Antik çağlardan kalma bir başyapıt var; Atina Akropolisi.
Akropolisin kelime anlamı “Yukarıda bulunan şehir”… Antik Yunan kentlerinde, şehirlerin hemen yanı başında bulunan yüksek yerlere inşa edilmiş yapılara bu isim veriliyordu. Dini ve idari yapılar Akropolislerin içine inşa ediliyor, değerli hazineler burada korunuyordu. Etrafı kale gibi çevrili olan akropolislerin bulunduğu alanların ele geçirilmesi çok zordu.
İşte hemen hemen gelişmiş tüm Yunan kentlerinde bulunan bu Akropolislerin en ünlüsü ise şüphesiz Atina Akropolisi’ydi.
Atina Akropolisi dört kısımdan oluşuyor; Parthenon, Propylaion, Athena Tapınağı ve Erekhtheion.
Partheon kendi çağının en büyük tapınakıydı. Yapımında 17 kilometrelik uzaklıktan taşınan 22 bin ton mermer kullanıldı.
Propylaion Akropolün görkemli kapısıydı.
Erechtheion ise hem tanrıça Athena’ya hem de tanrı Poseidon’a adanmış Atina Akropolü’ndeki en önemli tapınaklardan biriydi. Bu tapınağı bu kadar ilginç kılan, sütun yerine kadın figürlerinin kullanılmasıydı.
Athena Nike Tapınağı ise hem tanrıça Athena hem de Yunan mitolojisinin zafer tanrısı Nike’a adanmış bir tapınaktı.
Geçmişi 2400 yıl öncesine dayanan Atina Akropolisi, her ne kadar deforme olmuş olsa da görenler için hala büyüleyici bir güzelliğe sahip.
Giza Piramitleri – Giza, Mısır
Mısır denilince aklımıza gelen ilk şey şüphesiz piramitler. Bu piramitlerin en bilineni ise Gize Piramitleri… Gize Piramitleri adından da anlaşılacağı gibi Mısır’ın Gize kentinde bulunuyor. Bu piramitler yüzyıllardır insanların aklında, yapıldıkları zamanın teknolojisi ve imkanları göz önüne alındığında nasıl inşa edildiklerine dair korudukları sırlarla merak uyandırmış.
Piramitlerin sadece mimari açıdan değil, başka birçok bakımdan da büyüleyici olduklarını söylemek yanlış olmaz. Bilimsel olarak hala açıklama getirilememiş birçok nitelik yüzünden piramitler nasıl yapıldı sorusunun cevapsız kalışı gibi, piramitlerde olanlar da açıklamasız kalıyor. İşte onlardan bazıları;
- İçlerinde radar, sonar gibi cihazlar çalışmıyor
- Piramitleri yaptıran firavunların tahta çıktığı ve doğduğu günlerde bulundukları odaya güneş vuruyor.
- Bitkiler piramitler içinde daha hızlı büyüyorlar. Bunun dışında kesik, yanık gibi herhangi bir yaranın da yine piramitlerin içinde daha hızlı iyileştiği gözlemleniyor.
- Keops Piramidi dünyanın kara kitlesinin merkezinde yer alıyor. Böyle bir konumlandırma o zamanın bilimi ile imkansızdı.
- Gize’den geçen boylam dünyadaki ana karaları ve denizleri iki eşit parçaya bölüyor. Bu coğrafi gerçekliğe Mısırlıların vakıf olabileceğini düşünmek de çok küçük bir ihtimal.
- Piramitlerin içleri yazın soğuk, kışın sıcak oluyor. Ayrıca içine koyulan çöpler hiç koku vermeden mumyalaşıyor.
- Piramitlerin hala keşfedilememiş birçok bölümü bulunuyor. Arkeologların, girilemeyen bazı odalara ulaşmaya çalıştığı sırada ya yönlerini kaybettiği ya da bir türlü odalara girmenin yolunu bulamadığı söyleniyor.
Ne denirse desin, piramitler daha yüzyıllarca boyunca dünyanın en önemli mimari eserleri arasındaki yerini koruyacağa benziyor.
Niterói Çağdaş Sanat Müzesi – Rio de Janeiro, Brezilya
Rio de Janeiro’nun Niterói bölgesinde, Oscar Niemeyer tarafından tasarlanan Niterói Çağdaş Sanat Müzesi, Brezilya’nın en ikonik yapılarından biri olarak nitelendiriyor. Rio de Janeiro’nun Guanabara Körfezi’nin kıyısına yerleştirilen ikonik müze, şehir için oldukça önemli bir parça.
Deniz kıyısındaki duruşu ile bir deniz fenerini de andıran yapı, aynı zamanda yerleştiği körfezin kıyısında da kentsel bir meydan oluşturuyor. Müze binasının içerisine giriş, bu meydandan çıkan 98 metre uzunluğundaki bir rampa ile sağlanıyor.
Müzenin modern ve sıradışı mimarisi, tasarımın belli nesnelere benzetilmesine de yol açıyor. Dünya çapında Niterói Çağdaş Sanat Müzesi için ‘çay tabağı’ ve ‘UFO’ göndermeleri yapılıyor.
Chenonceaux Şatosu- Chenonceaux, Fransa
Fransa’daki Chenonceaux Şatosu, dünyanın en ikonik mimari eserleri listesinde 5. sırada yer alıyor. Bu etkileyici şato, Cher nehri üzerine ve nehrin iki yakasını birleştirecek şekilde inşa edilmiş. Bu nedenle şato dışarıdan bakıldığında sanki bir köprünün üzerine oturtulmuş görüntüsü veriyor. Zaten şatoyu farklı kılan da bu görüntü.
Eserin tarihi bizi 11. yüzyıla kadar geri götürüyor. 13. yüzyıla gelindiğinde Marques ailesi tarafından bir yel değirmeni olarak satın alınan şato, yapılan tadilatlarla etrafı hendekle çevrili bir kale haline getirilmiş.
Fransa Kralı VIII. Charles, bu kaleyi 1513 yılında satın almış. Kral, kalenin yeniden inşa edilmesi sorumluluğunu Maliye Bakanı Thomas Bohier’e vermiş. Kalenin inşaatı için zaman bulamayan Bohier, inşaatın sorumluluğunu karısına devretmiş. Şatoya ilk kadın eli değmesi de böylece başlamış. Kadın eli değince de binanın tasarımı değişmiş ve ilavelerle ortaya Rönesans tarzında anıtsal bina çıkmış.
Daha sonra şato Kral II. Henri’ye geçmiş. O da metresi Diane de Poitiers’e hediye etmiş. Poitiers zamanında ek binalarla kale genişletilmiş. Karşı kıyıya bağlantı yapılmış. Chenonceaux Şatosu, böylece altından gürül gürül akan nehrin üzerinde yaşayan muhteşem bir şato haline gelmiş. Ve son olarak bahçeler yeniden düzenlenerek, bugün hayranlıkla baktığımız güzelliğine kavuşmuş.
Dancing House – Prag, Çek Cumhuriyeti
Dünyanın en ikonik mimari eserleri listesinin 4. sırasında Çek Cumhuriyeti’nden bir yapı var; Dancing House… Dans Eden Ev, Prag’ı ziyaret edenlerin uğrak noktalarından biri.
Uzaktan bakıldığında dans eden bir çifti andıran bu yapının bu kadar dikkat çekmesinin nedenlerinden biri de, çevresinde yer alan onlarca barok ve gotik mimari arasında tek başına modern ve farklı bir görünüme sahip olması.
Prag’a gelen her turistin en azından önünde bir fotoğraf çektirdiği bu yapı, bir mimari still olan Dekonstrüktivizm’in en önemli örneklerinden biri.
1980’lerin sonlarında ortaya çıkan Dekonstrüktivizm postmodern bir mimari akım. Bu akımla inşa edilen yapılarda, dış cephe ve tasarımda çeşitli oyunlar yapılıyor. Yapıların mimari unsurları dikaçılı olmayan köşelerle yamultuluyor.
Dancing House’un mimarı Frank Gehry… Prag şehir merkezindeki yapı 1992-1996 yılları arasında inşa edilmiş. Mimar Gehry projeyi tasarlarken 1930’lu yılların Hollywood filmlerinde dans eden Fred Astaire ve Ginger Rogers çiftinden etkilenmiş. Zaten binanın Dancing House, Dans Eden Ev ismini almasının nedeni de bu.
Tac Mahal – Agra, Hindistan
Listenin 3 numarasında, dünyanın 7 harikasından biri olan Tac Mahal yer alıyor.
Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılmış olan yapı, Hindistan’ın Agra şehrinde bulunuyor. Bu mimari şaheseri her yıl yaklaşık olarak 3 milyon turist ziyaret ediyor.
İngiliz Lordu Edward Lear Tac Mahal’in güzelliğini anlatırken, “İnsanlar ikiye ayrılır: Tac Mahal’i görenler ve görmeyenler” ifadelerini kullanmış.
Tac Mahal ziyaretçilerini, sadece mimari yapısıyla değil, hikayesiyle de büyülen bir eser. Çünkü eserin yapılma nedeni aşk.
Uğruna Tac Mahal’in yapıldığı Mümtaz Mahal bir Türkmen kadını. Şah Cihan’la büyük bir aşk yaşamışlar ve evli kaldıkları 20 yıl boyunca Şah Cihan’a 14 çocuk vermiş. Evli kaldıkları süre boyunca Şah Cihan’ın başka hiç bir kadına bakmadığı söylenir. Mümtaz Mahal sonuncu çocuklarını doğururken hayatını kaybetmiş.
Mümtaz Mahal’in ölümüyle Şah Cihan yıkılmış. Aşkının adına, cennetten bir köşeyi anımsatması için Yamuna Nehri kıyısında bir türbe inşa ettirmek istemiş. Bu amaçla İstanbul’dan Mimar Sinan’ın talebesi ve Sultanahmet Camisi mimarı İsa Efendi’yi getirtmiş.
1632’de temeli atılan Tac Mahal, günde 20 bin işçinin çalışmasıyla 22 yılda tamamlanmış.
Şah Cihan, eşi için yaptırdığı eserin yanına kendisi için de siyahını yaptırmak istemiş ancak oğlu koltuğa el koyup babasını Agra Kalesi’ne hapsetmiş. Şah Cihan kalan ömrünü de kalenin penceresinden Tac Mahal’i izleyerek geçirmiş. Öldüğünde de eşinin yanına defnedilmiş.
İşte Tac Mahal bu hikayesi nedeniyle dünyada aşk için inşa edilmiş en görkemli mimari eser olarak kabul ediliyor.
Tac Mahal’in süslemelerinde birbirinden değerli binlerce taş kullanılmış. Tac Mahal’deki türbenin iç ve dış çevresindeki siyah mermerlerde Yasin Suresi bulunuyor. Tac Mahal’in minareleri, depremde yıkılırsa yapı zarar görmesin diye dışa doğru eğik olarak inşa edilmiş. Bu görkemli türbenin giriş kapısı tek parça mermerden oluşuyor ve 33 metre yüksekliğe sahip.
Guggenheim Müzesi – New York Şehri, ABD
Modern müze mimarisi denilince akla ilk gelen yapılardan biri şüphesiz New York’taki ikonik Solomon R. Guggenheim Müzesi..
1959’da kapılarını ziyaretçilere açan müze şehrin en çok ziyaretçi çeken sanat merkezlerinden biri olmayı başarmış. Bu ilgide binanın mimarisinin de payı var.
Binayı Frank Lloyd Wright isimli mimar tasarlamış. Müze binasını kendi dönemine ait yapılardan farklı kılan en önemli özelliği ise, müzenin yukarıdan aşağıya doğru geziliyor olması.
Solomon R. Guggenheim Müzesi’nin dış cephesi gökyüzüne doğru kıvrılarak yükselen beyaz betonarme silindirlerden oluşuyor. Dönerek yükselen yapı, binanın dışında ve içinde eşsiz bir atmosfer yaratıyor.
Listenin ikinci sırasında yer alan Guggenheim Müzesi’nin mimarisi inşa edildiği dönemde o kadar ses getirmiş ki, müzenin gösterişli mimarisinin sergilenen sanat eserlerinin önüne geçtiği yönünde eleştiriler yapılmış.
Ayasofya – İstanbul, Türkiye
Architectural Digest internet sitesi’nin dünyanın en ikonik eserleri listesinin ilk sırasında İstanbul’da bulunan tarihi yapıt Ayasofya var.
Günümüzde müze olarak kullanılan Ayasofya birçok mimari otorite tarafından dünyanın 8. harikası olarak gösteriliyor.
Bu muhteşem yapı aslında birçok kez inşa edildi. Ayasofya 4. yüzyılda inşa edildiğinde ahşap bir bazilikaydı. Bu bazilika bir isyanda yandı. Yerine yine benzer bir yapı inşa edildi ancak bu da benzer bir akıbete uğradı. Nihayet bugünkü taş yapısına ise İmparator Justinianos döneminde kavuştu. o günkü adıyla Hagia Sofia’yı dönemin iki önemli Mimarı olan Tralles’li (Aydın) Anthemios ile Miletos’lu (Balat) İsidoros inşa etti. Yapımına 532 yılında başlanan bu tarihi başyapıt, 5 yıl 10 ay gibi kısa bir sürede tamamlanarak büyük bir törenle, 537’de ibadete açıldı.
Birçok deprem gören ve defalarca kısmen yıkılan Ayasofya, tamir ve desteklerle ayakta kalmayı başardı.
916 yıl kilise olan yapı, 1453 Yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’un fethiyle camiye çevrildi. 1935 yılından itibarense müze olarak kullanılmaya başlandı.
Yaklaşık 15 asırlık Ayasofya, devasa kubbesi, görkemli kapıları, 107 sütunlu yapısı, duvarları kaplayan renkli mermerleri ve işlemeleri ile kendisini gören herkese hayran bırakmaya devam ediyor.
Bu haber ilginizi çektiyse, benzer haberlere BURADAN ulaşabilirsiniz.
Bir Yorum Yazın